Mars’taki son araştırmalar yaşamak için elverişli koşulların olduğunu gösterdi
Mars’ta geniş bir bölgede gerçekleştirilen son araştırmalar, milyarlarca sene önce bölgenin bir göle ev sahipliği yaptığını gösteriyor.
Mars’taki son araştırmalar yaşamak için elverişli koşulların olduğunu gösterdi
Mars’ta geniş bir bölgede gerçekleştirilen son araştırmalar, milyarlarca sene önce bölgenin bir göle ev sahipliği yaptığını gösteriyor.
Mars’ta hayat var mı? Hiç hayat var oldu mu? Bunlar, komşu gezegen ile ilgili elimizde bulunan en büyük sorulardan ikisi; en son araştırmalar, Kızıl Gezegen’in milyarlarca sene boyunca, yaşamı birkaç kez barındırmış olabilecek özel bir bölgesinin olabileceğini gösteriyor.
Gezegen bilimciler, ‘Mars Keşfi Yörünge Aracı’ aracılığı ile toplanmış olan görüntüler üzerinde yaptıkları kapsamlı bir çalışmayla, kuzey Ladon Vadisi, güney Ladon Havzası ve Ladon Havzası’nın etrafında olan güneybatı yaylalarını kaplamış ve kil barındıran çökeltiler buldular; bunların tümü de geniş bir krater içermekte olan Margaritifer Terra bölgesinin bir parçası.
SU VE KİL HAYATA ELVERİŞLİ BİR ORTAM YARATMIŞTI
Kil, minimum düzeydeki su buharlaşması ile nötr pH koşullarında meydana geldiği için, bulgular uzun süre varlığını koruyan su mevcudiyetine işaret ediyor. Araştırma ekibi, suyun bu alana yaklaşık 3.8 milyar yıl öncesinden yaklaşık 2.5 milyar yıl öncesine dek akmaya devam ettiğini düşünüyor, bu zaman zarfı ise Mars tarihinin büyük bir bölümünü oluşturuyor.
ABD’nin Arizona eyaletinde bulunan Gezegen Bilimleri Enstitüsü’nde kıdemli bilim insanı olarak görevini sürdüren Catherine Weitz, “Bunlara ek olarak, görece düşük katmanlaşma eğilimi gösteren ve 200 kilometre mesafeden taşınan killeri barındıran renkli ve açık tonlu, katmanlı çökeltiler, büyük olasılıkla Ladon Havzası ile kuzey Ladon Vadisi arasında bir gölün var olduğunun kanıtı” diyor: “Düşük enerjiye sahip göl ortamı ve killerin mevcudiyeti, o dönemde yaşam için uygun olan bir ortamı destekliyor.”
Bu bulgu tam anlamıyla yaşamın varlığına dair bir kanıt olmasa da -bunu gerçekten teyit etmemizi sağlayacak fosiller bulmak için Mars’ta kazı yapmaya gitmemiz gerekecek- yaşamı desteklemiş olabilecek koşulların (geçmişte) var olduğunu düşündürüyor. Bahsi geçen araştırma, Mars’ta var olan koşulları, yüzeyi ve çökeltileri görebildiğimiz kadarıyla yorumlayan en son çalışma niteliğinde.
İLK OLARAK HAVZANIN YÜKSEKLERİNDE OLUŞTU
Araştırmacılar, bulunan killerin, su akıntıları tarafından aşındırılmadan ve aşağı doğru, Ladon Havzası ile kuzey Ladon Vadisi arasındaki bir göle akıntıyla taşınmadan önce, ilk olarak Ladon Havzası’nın üzerinde kalan yüksek zeminde oluştuğunu düşünüyorlar.
Ekibin aktardığı kadarıyla, en son su akıntısı güneybatı Ladon Havzası boyunca gerçekleşmişti. Burada bulunan çökeltiler, bu araştırmanın baz aldığı bölgenin hemen güneyinde, Mars’ın bir başka bölgesi olan Eberswalde Deltası ile eşleşiyor. Weitz, “Ulaştığımız sonuçlar, Eberswalde’de akan su aracılığıyla biriken kil çökeltilerinin bu son dönemde olağandışı olmadığını gösteriyor; zira bölgede kil biriktiren benzer genç vadilerin pek çok örneğini görüyoruz” diyor.
Mars’ta buzun var olduğundan haberdarız ama sıvı halde su arayışı sürüyor. Bu yeni araştırma, akıntı halindeki suyun geçmişte Mars manzarasının büyük bir bölümünü oluşturduğu ve belki kendisiyle birlikte yaşamı ortaya çıkarmış olabileceği fikrini destekliyor.
Mars’taki suyun varlığının ne kadar geçici ya da kalıcı bir şekilde gerçekleştiği, bir aşamada yaşamın desteklenip desteklenemeyeceğini anlamak söz konusu olduğunda büyük önem taşır. Araştırmacılar tarafından saptanan kil birikintilerinin ve diğer taşların dağılımı, etrafta akan su ile tutarlı görünüyor.
Ek olarak, kil bir besin kaynağıdır ve çevrelerindeki ortam için istikrar sağlayıcı bir unsurdur. Suyu, besin kaynaklarını ve istikrarlı koşulları bir araya getirdiğimizde, organizmaların hayata tutunma şansı büyük ölçüde artar. Araştırmacılar, yayınlanan makalelerinde “Yaşanabilir koşullar, bölgede, en azından periyodik biçimde, Mars tarihinin görece geç dönemlerine dek yeniden ve yeniden meydana gelmiş olabilir” diye not ediyorlar.
Araştırma Icarus dergisinde yayınlandı.