Kanser: Kanserin Temel Mekanizmaları Nasıl işler?

Kanserli hücrelerde ölüm özelliği de kapandığından dolayı dışarıdan bir müdahale olmaksızın ölmez bu hücreler. Ya organizmanın hayatını kaybetmesi ya da dışarıdan az sonra bahsedeceğimiz birtakım tedavilerin uygulanması gerekir.

Kanser: Kanserin Temel Mekanizmaları Nasıl işler?

23 Eylül 2024 Pazartesi 15:00

Kanserin tedavisinde hiç şüphe yok ki çok önemli bir yer tutar ışın tedavisi, bir diğer ismiyle radyoterapi. Fakat bu tedavinin nasıl işlediğini, hangi ilaçlarla kombinlenerek kullanıldığını anlamadan önce kanserin temel mekanizmalarını ve vücutta bırakabileceği olası hasarları anlamak gerekir. Sağlıklı bir hücre, mitoz bölünürken zamanının yaklaşık olarak %95 kadarını kalite kontrollere ayırır.

Yani hücrenin bölünmesine engel bir durum var mı veya hücre DNA’sını doğru eşlemiş mi gibi kontroller yapar. Bu yapılan kontroller sonucu hücrenin sağlıklı olduğu ve bölünebileceği düşünülürse hücre bölünme evresine geçer.

Eğer yanlış bir durum mevcutsa bu durum düzeltilmeye çalışılır. Eğer düzeltilebilirse hücre yine bölünür fakat tüm kontrollere ve düzenleme mekanizmalarına rağmen hücrenin içindeki bozukluk veya hastalık düzelmiyorsa, hücre kendisini programlı hücre ölümüne götürür. Bir bakıma organizmanın genel sağlığı için kendisini feda eder.

İşte burada kontrol mekanizmasının ve programlı hücre ölümünün iptal edilmesi, hücrenin bu özelliklerini kaybetmesi durumunda kanserleşme görülür. Kanserli hücrede kalite kontrolü yapılmaz, hücre çok kısa bir süre içerisinde bölünür ve kısa sürede inanılmaz rakamlara ulaşır. Aynı zamanda bu hücreler çok besin tükettiğinden etraftaki sağlıklı hücrelerin de ölmesine sebep olurlar.

Kanserli hücrelerde ölüm özelliği de kapandığından dolayı dışarıdan bir müdahale olmaksızın ölmez bu hücreler. Ya organizmanın hayatını kaybetmesi ya da dışarıdan az sonra bahsedeceğimiz birtakım tedavilerin uygulanması gerekir. Kanser hastalığında vücuttaki hücreler tabiri caizse kafayı yiyip bozulduğu için bağışıklık hücreleri de kanserli hücrelerin bir tehdit oluşturduğunu fark edemez. Bu sebeple bağışıklığınızla savaşarak kurtulabileceğiniz bir hastalık değildir kanser.

Kanser Neden Ortaya Çıkar?

Aslında bu sorunun temelde tek bir cevabı vardır fakat bu tek cevaba sebep olan durumlar birçok alt başlığa bölünebilir. Kanserin ortaya çıkışı hücredeki mutasyonla meydana gelir. DNA’nın sarmal yapısında nükleotidler bulunur. Ve bu nükleotidler karşılıklı dizilmişlerdir. Toplamda 4 çeşit nükleotid vardır ve hangisinin karşısına hangisinin geleceği bellidir. Ve insanın tüm hücreleri aynı DNA yapısını taşır. Bir şekilde dışarıdan gelen bir enerji bir nükleotidi yerinden kopartmış olabilir. Bu durum sonucu bazı yanlışlıklar meydana gelebilir, vücut bu durumu düzeltebilir veya kanser ortaya çıkabilir.

Kanserin de ortaya çıkması için bu tip bir mutasyon gerekmektedir. Bu mutasyonun sebebi sigara olabilir, alkol olabilir, güneş ışığına çok fazla maruz kalmak olabilir, x ışınları olan bir mekânda çok fazla bulunmak olabilir, radyoaktif madde birikmiş gıda tüketimi olabilir, kansere yol açtığı bilinen onkovirüsler olabilir, genetik olabilir, düzenli bir şekilde uyku problemleri yaşamak olabilir.

Bu liste daha uzayıp gider. Fakat genel olarak yukarıda yazılmış durumlar kansere sebebiyet verir. Bu sebeple vücut hücrelerimizin yapısını koruyabilmek adına, vücut için ekstrem olan, aşırı derecede vücudu yoracak ve zarar verecek işlerden olabildiğince kaçınılmalıdır.

Kanserde Kullanılan Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kanser rahatsızlığında uygulanan tedavi yöntemleri içerisinde en eski ve en kullanışlı olan yöntem, cerrahi müdahaledir. Fakat her kanser türüne istendiği an cerrahi müdahale yapmak mümkün değildir. Cerrahi bir müdahale yapabilmek için tümörün belirli bir boyuttan küçük olması gerekmektedir. Bu nedenle ilk olarak, kemoterapi ve radyoterapi gibi uygulamalarla tümör küçültülmeye çalışılır. Daha sonra ise küçülen tümöre cerrahi müdahale yapılır.

Kemoterapi de bir başka tedavi yöntemidir. Aşırı agresif bir kimyasal tedavi olan kemoterapi, kanser hücrelerine verdiği zarar gibi sağlıklı vücut hücrelerine de çok fazla zararlar verir. Hatta vücutta birtakım reaksiyonlara neden olur. Aşırı bulantı, kusma, saç dökülmesi halsizlik ve ciltte solgunluk gibi etkileri ortaya çıkartan bir tedavi yöntemidir. Ancak bildiğiniz üzere, kanserin vücuda zararı çok daha büyük olacağı için mecburen tercih edilmesi gereken bir tedavi yöntemidir.

Işın tedavisi, bir diğer adıyla radyoterapi de çok kullanılan bir tedavi yöntemidir. Radyoterapi tedavisi, iyonize radyasyon kullanılarak kanserli hücrelerin öldürülmesidir. Lokal yani bölgesel olarak uygulanan bir tedavi olduğundan, vücutta kemoterapinin bıraktığı gibi bir tahribat bırakması söz konusu değildir. Bu tedavide yalnızca kanserli bölge hedef alınır ve iyonlar oraya yönlendirilir.

Kanser için diğer bir yöntem ise immünoterapidir. Bu işleme, biyolojik terapi ya da biyoterapi de denilmektedir. İmmünoterapinin 2 mekanizması mevcuttur. Bu mekanizmalardan ilki bağışıklık sistemini, kanserle savaşabilmesi için güçlendirmek ve eğitmek. İkincisi ise bağışıklık sisteminin hücrelerine özel proteinler verilerek dışarıdan güçlendirmek.

Bir başka tedavi yöntemi de fotodinamik tedavidir. Bu tedaviden önce kanserli hücrelere fotosensitize edici ajanlar verilir. Fotosensitize edici ajan demek ışığa duyarlılığı arttıran ajan demektir. Işığa duyarlılığı artan kanser hücrelerine lazer verilir. Kanser hücreleri bu lazer ışığını emerler ve bu durum kanserli hücrelerde önemli birtakım tahribatlara yol açar. Ayrıca kanser hücrelerini besleyen kan damarlarının da tahribatına sebep olan bir yöntemdir. Bu sebeple kanser hücrelerinin beslenmesini ve oksijen almasını azaltarak uzun vadede de kanserli hücrelere tahribat veren bir yöntemdir.

Belki de en az bilinen fakat en çok fayda alınabilen yöntem ise elektroporasyon tedavisidir. Hücrelerin zarlarında madde alışverişini sağlayan delikler yani porlar bulunur. Bu porlar seçici geçirgen özelliktedir ve hücreye her türlü maddenin girişini engellemekle yükümlüdür. Elektroporasyon uygulamasında hücreye belirli aralıklarla elektrik alan uygulanır.

Uygulanan bu elektrik alanın sonucu olarak da hücrenin porları genişler. Genişleyen bu porlar sayesinde hücre kısa bir süreliğine seçici geçirgenlik özelliğini kaybeder. Bu sebeple hücreye verilen her ajan çok daha fazla etki edecektir. İşte elektroporasyonun asıl gücü de buradan gelmektedir. Bu tedavi kemoterapiyle kombinlendiği zaman elektrokemoterapi adını alır ve inanılmaz sonuçlar verir.

Normalde verilen dozajın %5’i kadar verilecek kemoterapi elektroporasyon uygulamasının ardından verilirse normalde olacağından 4-5 kat daha etkili olabilmektedir. Hücrenin porları açık olacağından verilecek tüm kimyasal ajanları da içine almış olur hücre. Bu şekilde klasik kemoterapinin hiçbir yan etkisi de görülmeyecektir. Çünkü verilen doz çok azdır. Aynı şekilde o bölgedeki damarları tahrip ederek bu şekilde bir zarar vermesi de söz konusudur kanserli hücrelere. Günümüzde çok yaygın olmasa da kullanılan fakat gelecekte dünyada bir numaralı kanser tedavisi haline gelmesi muhtemel bir tedavi yöntemidir elektroporasyon.

Radyoterapi (Işın Tedavisi) Nedir?

Radyoterapi, iyonize edilmiş radyasyonun kanserli bölgeye uygulanmasıdır. Kemoterapiye göre avantajlarından birisi de budur. Yalnızca kanserli bölgeye uygulanır ve tedavi yaklaşık 15-20 dakika kadar sürer. Bu sebeple kayda değer bir yan etki görülmez. Kişi uygulamanın ardından günlerce perişan bir şekilde yatmaz. Aynı gün uygulamadan hemen sonra kalkıp gündelik hayatına devam edebilir.

Geçmişte bu durum tam olarak böyle değildi. Radyoterapi de geniş bir alana uygulanırdı ve doku hasarı başta olmak üzere pek çok yan etki görülürdü. Günümüzde gelişmiş teknolojiyle birlikte olabildiğince bu durumların önüne geçilmiştir. Radyoterapi tedavisi haftada 5 gün olmak üzere genellikle 5-7 hafta civarı sürmektedir.

Ve halk arasında yanlış anlaşılan bir konu da budur, radyoterapiden çıkan bir kişi kesinlikle etrafına radyasyon yaymaz. Böyle bir şey kesinlikle mümkün değildir. Radyoterapi kişinin cinsel yaşamında da herhangi bir olumsuzluk yaratmaz. Yalnızca kişi bu tedaviyi aldıktan sonra kendisini çekiciliğini kaybetmiş gibi hissedebilir. Alınacak psikolojik destekle bu durum da aşılabilir ve kişinin aktif bir cinsel yaşamı söz konusu olabilir.