Üniversiteye girmek için baraj puanına gerek kalmadı

Üniversiteye girmek için baraj puanları kaldırıldı.

18 Temmuz 2022 Pazartesi 21:08

Üniversiteye girmek için baraj puanına gerek kalmadı

Üniversiteye girmek için baraj puanları kaldırıldı. Bundan sonra öğrenciler, baraj puanına bakılmadan üniversite tercihi yapabilecek. Yapılan değişiklik, gittikçe artan diplomalı genç işsizliğini ve yüksek öğretimdeki eğitim kalitesini ne şekilde etkileyecek?

2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavından (YKS) başlayıp ön lisans ve lisans programlarını tercih etmekte 150 ve 180 olan Temel Yeterlilik Testi (TYT) ve Alan Yeterlilik Testi (AYT) baraj puanları uygulaması kalktı.

Yani bu sene öğrencilerin, üniversite tercihi yapabilmeleri için belli bir baraj puanını aşmaları istenmeyecek.

Geçen sene üniversite sınavına 2,5 milyon öğrenci katılmıştı. Baraj puanlarının kaldırılması ile beraber bu sene, bu sayının çok daha artacağı öngörülüyor.

Geçen yıl Türkiye'de Temel Yeterlilik Testine giren 2 milyon 426 bin öğrencinin yüzde 32'si, yani yaklaşık 700 bin öğrenci baraj altında kalmıştı.

Sayısal bölümünde Alan Yeterlilik Testine giren öğrencilerin ise yüzde 58'i, sözelde yüzde 40'ı, eşit ağırlıkta ise yüzde 52'si barajı geçememişti.

BBC Türkçe'ye konuşan eğitimcilere göre YÖK'ün bu kararı üniversitelerin niteliğini düşüreceği gibi; Türkiye'de yüksek seviyede seyreden diplomalı işsizliği de artıracak.

Genç işsizliğinin yüzde 24,7 seviyesinde olduğu düşünüldüğünde; daha fazla kişiyi üniversitelere yönlendirmektense, meslek ve teknik liselerine karşı ilginin artırılması gerektiği değerlendiriliyor.

Örneğin, Türkiye'de her yıl yaklaşık 100 bin öğretmen adayı mezun oluyor ancak bunların çok az bir kısmı atanabiliyor.

Eğitim-Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, "Hemen hemen her ilde, altyapısı oluşturulmadan, öğretim üyesi yetiştirilmeden açılmış üniversiteler sorunuyla karşı karşıyayız" diyor.

Eğitimci Salim Ünsal ise Türkiye'de özellikle son 10 yıldır üniversite ve kontenjanların sayısının, etkili bir planlama yapılmadan artırıldığını söylüyor:

"Bu kadar çok yeni üniversite ve bölüm açıp, buradan mezun olan öğrencileri istihdama katamadığınızda, üniversiteli işsizlik yüzde 30'ların üstüne çıkıyor."

"Ülkede hangi alana ihtiyaç var, hangi program mezunları için iş ve istihdam olanakları mümkün? Yeni üniversite açılırken ya da var olan kontenjanlar artırılırken, bu planlama yapılmıyor."

"Bizim belki bundan çok fazla üniversite mezununa ihtiyacımız var ancak ihtiyacımıza uygun alanlarda yetişmiş olmaları gerekiyor."

Peki, YÖK mezun ve istihdam dengesini gözeten bir planlama yapmıyor mu?

Ünsal'a göre YÖK, yeni açılacak bölümlere ya da kontenjanlara karar verirken, ülkenin buna ne kadar ihtiyacı olduğundan ziyade, ilgili üniversitenin bu bölümleri açmaya yeterliliğini sorguluyor:

"Bu bölümleri açmak için gerekli teknik donanımın var mı, insan kaynağın uygun mu, fiziki koşulların bu alandaki eğitimi vermeye müsait mi? Hukuk, eğitim ve tıp programları haricinde YÖK, sadece bu gibi şeyleri sorguluyor."

Eğitimciler, YÖK'ün bu kararının Türkiye'deki resmi işsizlik verilerini 4 yıllığına baskılayacağını öngörüyor.

Ünsal, "Üniversitelerin kontenjanlarının artırılmasının bir diğer nedeni de işsizlik göstergelerini daha düşük göstermek olabilir, çünkü öğrenciler işsizlik göstergelerine dahil edilmiyor" diyor.

MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Erhan Erkut da YÖK'ün dört yıl öncesiyle çelişen bu kararını, "seçim yatırımı" olarak değerlendiriyor:

"Geçen sene 700 bin, bir önceki sene 500 bin kişi baraj altında kalmıştı. Şimdi bu çocuklara, buyurun üniversiteye gelin diyoruz.

"Bunun tek amacı, işsizliği dört sene ötelemektir. Ancak dört yıl sonra, işsiz üniversite mezunu sayısında patlama yaratacaktır."

"Yarım net yapan çocuğu fizik bölümüne alacaksınız. Hiç matematik problemi yapamayan çocuğu, matematiğe alacaksınız. Bu çocuklara hayal satıyorsunuz."

Boş kontenjanlar dolacak mı?

YÖK Başkanı Erol Özvar konuyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtlarken, her yıl üniversitelerde boş kalan kontenjanlar olduğunu, ancak buna karşın talebin de oldukça yüksek olduğuna dikkat çekti.

Özvar baraj puanlarının kaldırılmasıyla, daha fazla öğrencinin üniversitelerde boş kalan kontenjanlara başvurmasını amaçladıklarını söyledi.

Ünsal'ın yaptığı hesaplamalara göre geçen yıl yükseköğretim kurumlarında toplam 1 milyon kontenjanın 195 bin 304'ü boş kaldı.

Kurul, "Geçen yıl boş kontenjanlar, sıfır çeken öğrenciler, öğrencisiz olduğu için kapanan bölümler oldu. Şu anda iktidar, barajı kaldırarak bu gerçeğin açığa çıkmasını da engellemiş olacak" diyor.

YÖK Başkanı Erol Özvar'a göre, daha çok öğrencinin tercih yapabileceği bu sistem öğrenciler arasındaki rekabeti artırarak, üniversitelerin kalitesini artıracak

Gazeteci Pervin Kaplan ise internet sitesinde, her yıl üniversiteye giriş sınavının detaylı istatistiklerini paylaşan YÖK'ün geçen bu bilgileri paylaşmadığını yazmıştı.

YÖK Başkanı Erol Özvar'a göre, daha çok öğrencinin tercih yapabileceği bu sistem öğrenciler arasındaki rekabeti artırarak, üniversitelerin kalitesini artıracak:

"Bu sistem aslında tercih yapabilen öğrenciler arasında rekabeti getirecek. Bu çok kıymetli bir şey. Rekabet, kontenjanlara daha fazla talebin olması anlamına gelir.

"Daha fazla talebin olması demek aslında kontenjanlara daha fazla ilginin, daha fazla kayıt yaptırmak isteyen öğrencinin doğması demektir. Bu da gerek puanların belki yukarıya doğru meyletmesine gerekse kontenjanların dolmasına da yardımcı olacaktır."

Türkiye'deki aktif üniversite sayısının 204'e ulaştığına ve bu üniversitelerin her yıl 1 milyonu aşkın öğrenci aldığını söyleyen Özvar, "Barajın kaldırılması üniversitelere öğrencilerin puansız, sınavsız girmesi demek değil" diyor.

Ancak Eğitimci Köşe Yazarı Şahin Aybek, YÖK'ün üniversite sınavlarındaki baraj uygulaması konusunda birkaç yıl öncesiyle dahi çelişen bir tutum içerisinde olduğunu belirtiyor:

"YÖK'ün 2018'deki raporunda, baraj puanının düşürülmesinin 'eğitim kalitesini olumsuz yönde etkilediği' vurgulanırken, 'yükseltilmesi ise kalitenin yükseltilmesi adına önemli bir adım' olarak nitelendirilmişti.

"YÖK, barajları kaldırarak sermayeden yana boş özel üniversite kontenjanlarını doldurmaya yönelik bir seçim yatırımı yapmıştır."

Eğitim-Sen Genel Başkanı Nejla Kurul da bazı vakıf üniversitelerinin yüzde 35-40 öğrenci kapasitesiyle çalıştığını söyleyerek, "Derme çatma bir kurum olarak hizmet vermeye çalışan vakıf üniversitelerine müşteri sağlayan bir sürece evrilebilir" diyor.

'Mevcut baraj puanı da nitelikli değildi'

Salim Ünsal, bu kararın üniversitelerin niteliğine olumsuz yansıyacağını düşünmekle birlikte, üniversite sınavına girişte var olan baraj puanının da 'nitelikli' olmadığını ve sadece teorik olarak konmuş bir alt sınırı ifade ettiğini söylüyor.

220 soruda 14-15 net yaparak barajın geçilebildiğini söyleyen Ünsal'a göre, bu açıdan barajın olması ya da olmaması arasındaki farkın 'çok büyük' olmadığını değerlendiriyor.

Ünsal, üniversite sınavlarında sadece bir net çıkaran öğrencilerin sayısının 500'ü geçmediğini söyleyerek, "1-2 net ile üniversiteye girilecek" kaygısının geneli kapsamayacağını değerlendiriyor:

"Üniversite sınavlarında yarım net yapan adayın teorik olarak bir yüksek öğretim programına girebilme şansı teorik olarak doğmuş oldu. Ancak TYT'de 6 net, AYT'de de 12-13 netten az yapan öğrenciler, barajı geçemeyenler arasında sayıca pek fazla değil. Bu kategoride 6-7 bin öğrenci bulunuyor.

"Geçen yıl barajı az bir puanla geçebilen öğrencilerin yerleştiği bölümlere, artık belki geçen seneki barajdan 2-4 net daha az yapan öğrencilerin de girme olasılığı doğdu. Bu nedenle niteliğe çok büyük ölçüde yansımayacaktır."

Ünsal'a göre Türkiye'de yeni açılan üniversiteler ve kontenjanı artırılan bölümlerle birlikte, her yıl liseden mezun öğrencisi sayısı kadar üniversite kontenjanı sağlanmış oldu:

"YÖK son 5-6 yıldır zaten üniversitelerin kontenjanlarını doldurmakta zorlanıyordu. Bazı senelerde 200 bin - 220 bin, mesela geçen sene 190 bine yakın boş kontenjan oluştu.

"Geçen yıl 2.5. milyon talep varken, 1 milyon kontenjanı olan üniversiteleri dolduramadık. YÖK barajı kaldırarak, boş kalan kontenjanların daha çok dolabilmesini sağlayacak bir yöntem olarak bunu denemiş oldu."

Akademisyen Prof. Dr. Soner Yıldırım ise her yıl binlerce kontenjanın boş kaldığını hatırlatarak, öğrencilerin kendilerine bir şey kazandırmayacağını düşündükleri bölümleri, puanları yetse bile tercih etmediklerini söylüyor.

Bu açıdan Yıldırım, baraj kaldırılmış olsa dahi aynı eğilimin sürebileceğini değerlendiriyor.

'Orta öğretimin kalitesi düşecek'

BBC Türkçe'ye konuşan eğitimciler, barajın kaldırılmasının sadece yükseköğretimin değil ortaöğretimin de eğitim kalitesini düşürecek bir etkisi olacağını öngörüyor.

Türkiye'de, gelişmiş ülkelerin aksine iki yıllık üniversite ya da 'ara eleman' algısının oldukça kötü olduğunu değerlendiren eğitimciler, istihdam ve kalkınma açısından Türkiye'nin teknik liselerden mezun olan nitelikli ara elemanlara da ihtiyacı olduğunu belirtiyor.

Erkut, "Bizim bu çocukları meslek edindirme kursları ya da meslek liselerine yönlendirmemiz gerekirken, şimdi herkesi üniversiteye yönlendiriyoruz" diyor.

Akademisyen Prof. Dr. Soner Yıldırım, hali hazırda üniversiteye yığılma oranının çok yüksek olduğunu ve bu kararla orta öğretimin cazibesinin yok olacağını ifade ediyor:

"Meslek ve teknik liselerinden yetkin bir şekilde mezun olan çocuklarda, 'birçok üniversite mezununun kazandığından kat kat fazla kazanacağım' motivasyonunu kurmamız gerekiyor.

"Üniversiteye girme baskısı azalırsa orta öğretime odaklanılır ve kalite artar. Bunu yapamayıp umudu bir üst kademeye taşırsak, bu değersizliği yükseköğretime de taşımış olursunuz. Yani üç beş kaliteli üniversite dışında, bütün üniversiteleri aynı kefeye koyarsınız."

Eğitim uzmanlarına göre baraj puanlarının kaldırılması, ne eğitimin niteliği ne de genç istihdamı konusunda çözüm üretici bir uygulama olacak.